Evden hızlıca çıkıp işe yetişmem gerekiyor, yine geç kaldım. Sabahları şu alarmı kapatmasam iyi olacak. Otobüs durağına koşmaktan zayıfladım. Çok sağlıklı beslendiğimi de söyleyemeyeceğim. Dün akşam izlediğim filmde böyle bir sahne vardı, kız otobüs durağına koşarken hayatının aşkıyla karşılaştı. Ben de karşılaşsam hayatımın aşkıyla ne güzel olur değil mi? diye aklımdan geçirirken ayağım takıldı düştüm. O halime oturup gülsem mi, ağlasam mı, yoksa otobüse son hız yetişmeye devam mı etsem? Sabah sabah romantik düşünceler beni niye ele geçirdi? Akşam filmi izlerken eleştirip klişe bulduğum sahneye kendim için hayaller kurmam da pek normal olmadığımı gösteriyor. Dergiye geldiğimde hemen masama oturdum, yazımı yazmıştım dün, şöyle bir göz gezdireyim tekrar, onay alırsam yayınlayacaktım. Bir bardak suyumu içtim kendime gelmem beş dakikamı aldı sanırım. Kağıtları aldığım gibi editörün odasına gittim. Her zamanki gibi sert duruyordu ama pamuk gibi kalbi vardı Ecem Hanım'ın.
''Günaydın Ecem Hanım, nasılsınız? Dün size yazımı mail atmıştım, yayınlayayım mı? Aslında bu yazıyı seri şeklinde devam ettirmek istiyorum.''
''Günaydın Hayal, teşekkür ederim sen nasılsın? Evet mailini gördüm, yazını okudum, çok beğendim. Seri iyi bir fikir bu yazı için. Yalnız bir sorun var, daha doğrusu aklıma takılan bir şey var. Bu yazı senin hayatından bir parça mı? Endişelenmeli miyim? Duygu aktarımı çok iyi, çok gerçekçi. Bu sorunun cevabını merak ediyorum.''
Aslında şaşırmıştım, ama böyle bir soruyla karşılaşacağımı da biliyordum. Biliyor olmam ve şaşırmam da tuhaf, kendimi de eleştiriyorum çoğu zaman. Bazen anlamsız tepkiler veriyorum. Yazının başlığında ve sonunda kendi adımı kullanmıştım. Tereddüt etmiştim, yazıyı okurken kaldırmayı düşünmüştüm, sonra vazgeçmiştim. Yazıya adımı çok yakıştırmıştım, zaten kendimi anlatıyordum. Hayal'in içindekiler kağıda usulca dökülmüştü hem de göz yaşları içinde. Yazıyı yazdıktan sonra gelen rahatlama hissiyle birlikte aynı anda gelen suçluluk psikolojisi. Kendimi yazdığım kadar aslında onu da anlatmış oluyordum. Yazıyı okuyan anlar mı diye düşündüm bi an? Dışarıdan mükemmel görünen bir şeyi kim nasıl anlayacaktı? Anlaşılmazdı, bu düşünce beni rahatlatmıştı. Benim hayatımdan bir parça evet ama bunu ona söyleyemezdim. Söylersem o kişinin kim olduğunu da söylemek zorunda kalacaktım ki bunu hiç istemiyordum. Sorularla boğuşmak en son isteyeceğim şeydi ve şimdi hiç sırası değildi.
''Hayal iyi misin? Her şey yolunda mı?''
Ecem Hanım'ın sesiyle kendime geldim. ''Dalmışım kusura bakmayın. Bu yazı tamamen kurgu, benimle hiç ilgisi yok.'' dedim ama söylediğime kendim bile inanmadım. O da pek inanmış görünmüyordu. Üstüme gelmedi. Sanırım anlayışlı davranmaya çalıştı. Odadan çıktığımda derin bir nefes aldım ve masama geri döndüm. Yazımı tekrar okumaya başladım.
Göz yaşlarım hazır bekliyor ama ben onları engellemek zorundayım. İçimi döksem rahatlayacağım. Yapamıyorum, çünkü evde tek başıma değilim. Böyle zamanlarım çok oluyor. Düşünmemeye, kafama takmamaya çalışıyorum. Başka şeylerle ilgilenmeye çalışıyorum. Bir nevi kendimi kandırmaya çalışıyorum. Aslında gerçeği biliyorum, kendime içten itiraf etsem de sesli olarak söyleyemiyorum. Hani dizilerde, filmlerde olur ya; bir uçurumun kenarına ya da yüksek bir yere giderler ve sonra da bağırırlar ve rahatlarlar. İşte benim tam olarak böyle bir şeye ve yalnız kalmaya ihtiyacım var. Herkesin hayatında her şey üst üste geliyor evet ama ben bu aralar takıldım ve düşüyorum. Ayağa kalkmakta zorlanıyorum, belki de artık kalkmak istemiyorum. Çünkü güçlü görünmekten de sıkıldım artık, bazı şeyler dayanılmaz bir hal alıyor ve söyleyemiyorsunuz kimseye. Kendi kendinize aşmaya çalışıyorsunuz ve çok yorucu oluyor. Sancılı bir süreç ve her seferinde ''güçlüsün kızım bunu da atlatırsın, atlatacaksın.'' diyorum. Zorla atlatmaya çalışmak mahvediyor beni. Tam olarak yaptığım bu. Ağlayacak bir omuza ihtiyacım var. Gerçekten dinleyecek, gerçekten anlayacak bir omuza. Lafta dinleyip saçma sapan bir şekilde; ''aman boş ver takma'' diyecek birine değil. Sahi o lafı hiç sevmem, ne demek ki bu? ''Aman, boş ver takma.'' Sırf söylenmiş olmak için söylenen bir laf, bu lafı söylemek tuhaf geliyor işte. Ne demek istediğimi anladınız bence. Hiç konuşma daha iyi.
Gelelim tekrar içimdeki fırtınaya. Ne yapmalı insan böyle durumlarda sizce? Aslında evde olan her şeyi kırıp dökebilirsiniz, bir şeyleri yırtabilirsiniz, eşyalarınızı dışarıya atabilirsiniz. Seçenekler değişebilir. ''Saçmalama lütfen fazla dizi, film izliyorsun.'' diyecekler olacaktır şimdi. Evet fazla dizi film izliyorum, ne var bunda? Hem dizilerde ve filmlerde de hayattan parçalar görmüyor muyuz? Bu durumdan etkilenmenin nesi kötü olabilir, yapmayın. Şu an o içimdeki fırtına dinmiyor. Ne yapacağım bilmiyorum. Odanın içinde yürüyüp dursam sakinleşir miyim? İnternete baksam biraz, o da bir süre sonra bunaltıyor, herkes mutlu orada, daha çok depresyona girebilirim. Şimdi söylediklerime gülüyorum sinir bozukluğundan. Bazen kendimi aynanın önünde otururken buluyorum. Bunda bir şey yok tabii ki, aynanın önünde oturup saatlerce aynaya bakabilirim. Aynanın karşısına geçip hayal kuruyorum. Benim için bir kaçış yöntemi ayna karşısında hayal kurmak. Güzel hayaller kuruyorum, buradaki depresyon halimi unutmak için hayal kurmak iyi geliyor. Alice gibi aynanın içinden diğer tarafa geçmeyi de hayal etmiyor değilim. Üstümde şöyle güzel bir prenses elbisesi. Baloya gideceğim gibi hissettiğim kabarık masal elbiselerinden. Gelinliği andırıyor elbise. Aslında olmasını istediğim elbise gelinlik değil ama başka bir elbise olmuyor inatla. Hayalim benimle inatlaşıyor. Hayalimde rahatça istediğimi yapıyorum ama elbise konusunda beni yönlendiren gizli bir güç var gibi. Labirentin gücü bu sanırım. Neyse devam edeyim. O elbisenin içinde bambaşka bir ülkedeyim, sorunların olmadığı, her yerin şekerlerle dolu olduğu rüya gibi bir yer. Çok sık hayal kurarım, sanırım adımı yaşatıyorum. Aynanın içindeki gizli labirentimi gün geçtikçe daha çok seviyorum.
Tekrar gerçeklere dönelim mi?
Biliyor musunuz; iyileştirmeye çalıştığınız hasta kişi sizi daha çok hasta ediyor. Uğraştığınızla, dil döktüğünüzle kalıyorsunuz. Sonra da hoş geldin sinir krizleri, ağlama nöbetleri. En acısı da ne sizce? Bir süre sonra böyle yaşamaya alışıyorsunuz. Evet evet olan bu eninde sonunda. Şiddetin her türlüsü kötü, onaylanmaz. Psikolojik şiddet bir başka kötü. Eziliyorsunuz, korkuyorsunuz. O çok cesur halleriniz var ya bir anda korkaklığa bırakıyor yerini. ''Hayır sesini çıkar, böyle olmaz.'' diyeceksiniz. Sesinizi çıkarıyorsunuz ama zamanla o ses kısılıyor. İsteseniz de çıkmıyor.
Bu tükenmişlik sendromu diye bir hastalık vardı, benim yaşadığım bu tür bir şey mi? Tükendim mi? Bittim mi? Ben kavramları karıştırdım. Belki de bilmemek işime geliyor. Huzursuzluktan sıkıldım, her şey yolunda olsun istiyorum. Hayat buna izin vermiyor o ayrı. Hayat beni zorluyor, ben hayatın bana vermek istediği kötü şeyleri görmemeye çalışıyorum. Birbirimizi yok sayıyoruz, nereye kadar yapabilirsek. Gerçi hayat beni pek yok saymıyor, her gün başka bir zorluk, ''sen istemesen de ben buradayım, beni görmek ve fark etmek zorundasın.'' diyor. Muhtemelen susmaya da niyeti yok. Bazen de tartışıyoruz. ''Sen hiç susmayacak mısın, beni fazla zorluyorsun?'' diye sorup üstüne gidiyorum. Hiç cevap vermiyor, sinirimi bozar bir şekilde kahkaha atmaya başlıyor. Sonra ne oluyor? Aynı bildiğiniz döngü devam ediyor işte.
Bütün bunlar sonunda ben istemeye istemeye susuyorum, krizlerimle baş başa kalıyorum. Senelerce psikolojik şiddetle yaşamak zorunda kalmak. Dışarıdan çok güzel görünen her şey içeriye girdiğinizde sizi boğuyor. Çıkış yolu aramaktan yoruluyorsunuz. Şu da beni korkutuyor, diyelim ki çıkış yolunu buldum, sonra? Hayatımda bir değişiklik yapmak zorundayım, o noktadan sonra her şeyi toparlayabilecek miyim? Başka çarem yok, toparlamak zorundayım. Şu an için çıkış yolu da yok, labirentin içinde yolunu kaybetmiş bir şekilde yürüyorum. Gizli labirentimin içinde dilediğimce zaman geçiriyorum. Bu labirenti benden başka kimse bilmiyor. Düşüncelerim hiç bitmiyor. İşte böyle böyle hasta olduğumu hissetmeye başlıyorum. Daha doğrusu o düşünceler beni hasta olduğuma inandırıyor. Beni hasta eden kişinin kim olduğunu söylemeyeceğim, benimle birlikte labirentte gizlice dursun. Gizli labirentin sonunda bir ödül var mı acaba? Labirent filminin içinde gibi hissettim kendimi, filmi de çok severim. Eninde sonunda bu labirentten çıkacağım ama zamanı var... Hayal'in gizli labirentinde neler olacak ben de merak ediyorum...
Yazımı okudum, bazı yerleri düzelttim ve enter... Başlık ve son cümle Ayşegül kitapları başlığı gibi durdu sanki ama fazla incelemesem daha iyi olacak. Yoksa bütün yazıyı baştan yazabilirim. Delilik yapma ihtimalim yüksek, yazı öylece kalmalı. Kağıda döktüğüm duygular canımı acıtsa da seviyorum duygularımı. Ben olmamı sağlıyor o duygular, evet süreç beni zorluyor. Zor olanı başarmak daha güzel değil mi? Böyle düşününce de keyfim yerine geldi ve yüksek sesle; ''zor olanı başarmak'' dedim. Etrafımda birkaç göz bana baktı ama umurumda değil, keyifliyim. Şimdi çekmecemdeki çikolatayı yiyip kendime geleceğim ve yeni bir yazı yazmaya başlayacağım...
🎈Görsel, Pinterest'ten alınmıştır😊
Çok içten ve doğal yazıyorsun, kalemini seviyorum. Sanki bir günlük okuyor gibi hissediyorum yazdıklarını okurken, gerçekle kurgu karışık gibi. Hep yazmaya devam et. 😊🌺
YanıtlaSilYaaa:))) Ne tatlı sözler, yorumunu okuyunca inan çok mutlu oldum:))) Ayrıca daha çok motive oldum, beğenmene çook sevindim:)))Hikayedeki o karmaşık hissi yaşatabiliyorsam ne mutlu bana:)))Güzel yorumun için çok teşekkür ederim:))))
SilBu yazı senin hayatından bir parça mı :)
YanıtlaSilGüzel yorumun için çok teşekkür ederim:))) Sanırım hikayede en sevdiğin cümle bu oldu:)))
Silgörseli görünce daha başka bir yazı beklemiştim ama yine de okumadan edemedim :) yalnız ne diyebileceğimi bilmiyorum ama labirentler çıkılsın diye varlar bence :)
YanıtlaSilGüzel yorumun için çok teşekkür ederim:))) Labirentler karışıktır, içinde kaybolursun, çıkış yolunu herkes bulamıyor
SilSuper post
YanıtlaSilThank you:)))
SilÇok tatlı, içten yazıyorsunuz, ellerinize sağlık:)
YanıtlaSilGüzel yorumunuz için çok teşekkür ederim:))) Beğenmenize çok mutlu oldum:))) Böyle güzel cümleleri duyunca daha çok yazmak istiyorum:))))
SilMuhteşem yazıyorsun. Su gibi akıp gitti. ✨✨✨
YanıtlaSilGüzel yorumun için çok teşekkür ederim:))) Çok oldum bu güzel sözlerine, beğenmene çook sevindim:))))
SilHayal'in gizli labirenti merakımı uyandırdı.👍 Çok güzel, çok nahif duygular bunlar.👏👏. Tebrik ederim. Su gibi akıp gitti yazı. Editörle birlikte devamını bekliyoruz 😊Emeğine, yüreğine sağlık sevgili Kitapkeşfi 👏👏🧿😍🤗🌺
YanıtlaSilGüzel yorumunuz için çok teşekkür ederim Sibel Hanım:))) Beğenmenize çok mutlu oldum, ne tatlı şeyler yazmışsınız:))) Devamı konusunda kararsızım ama neden olmasın:))))
SilAslında yazdığımız herşey bizden bir parça değil mi? Ve okuduğumuz herşey de bizim bir parçamız olmuyor mu? ❣️
YanıtlaSilGüzel yorumunuz için çok teşekkür ederim:))) Bazen bir parça oluyor bazen olmuyor:)))) Okuyup içinde kendimizi bulduğumuz hikayeler var:)))
SilBayıldım, özellikle o sondaki kısımdaki samimiyet çok hoşuma gitti, elinize sağlık, ayrıca başlık benim çok hoşuma gitti belirtmeden geçemeyeceğim:)
YanıtlaSilGüzel yorumunuz için çok teşekkür ederim:))) Yaa:))) Ne güzel sözler, gerçekten aşırı mutlu oluyorum böyle sözleri duyunca:))) Beğenmenize çok mutlu oldum, başlığa çok zor karar verdim aslında ama çok sevdim ben de:))))
SilSanki kendinizle konuşurken kulak misafiri oluyorum :)
YanıtlaSilGüzel yorumunuz için çok teşekkür ederim:))) İçimden geldiği gibi yazıyorum:)))
SilSürükleyici bir yazı olmuş kalemine sağlık👏
YanıtlaSilGüzel yorumun için çok teşekkür ederim:))) Beğenmene çok sevindim:)))
SilSenin bu samimi kalemin nolcak peki ? İzler gibi okudum :) Emeğine sağlık!
YanıtlaSilYaaa:))) Senin bu tatlı yorumların ne olacak?:))) Beğenmene çok çok mutlu oldum:))))
SilGüzel yorumun için çok teşekkür ederim:))))
Hikayenin 2. bölümünden geliyorum, ben bunu nasıl atlamışım hay Allah...Yoğun bir dönemime denk geldi sanırım okuyamadım.
YanıtlaSilHarika yazmışsın çok sevdim, çok akıcı bir hikaye. Hayal hissettiği duygularda çok çok haklı bence ve sen bunları çok samimi dile getirmişsin canım :)
Güzel yorumun için çok teşekkür ederim:)))
SilYoğun olduğumuz zaman bakamıyoruz bazen, o ara denk gelmiştir canım:) Hikayeyi beğenmene çook sevindim canımm:)))