Geçmişe Yolculuk

 

Yasak ve tutkulu bir aşkın hikayesi


           ''Geldin işte!''  Kollarını uzatıp, neredeyse iki yana açarak kadına doğru yürüdü.


            Bu cümleyi okuyunca insana ayrı bir mutluluk geliyor. Aşk ne güzel şey...


           Kitabın konusu; yasak bir aşkın hikayesini anlatıyor. Zamana direnen bir aşkın hikayesi. Zorlukla doktor olan adam patronunun hastalanmasıyla onun evinde kalmaya başlıyor. Sonrasında patronunun karısına aşık oluyor. Kadın da adamdan hoşlanıyor ve aşk başlıyor. Birinci Dünya Savaşı'nın araya girmesiyle dokuz yıl süren bir ayrılık. Yıllar sonra tekrar bir araya geliyor sevgililer. Bu ayrılık süresince ikisinin de hayatlarında değişimler olmuştur. Geçmişin izlerini üzerlerinden atamayan sevgililerin aşkı birbirlerine karşı deli gibi sürmektedir, hisleri hiç bitmemiştir.




                                   😊📘Kitaptan Keşfettiğim Alıntılar :


                😊''Geldin işte,'' diye bir kez daha tekrarladı; sevdiği insanı şefkat dolu bakışlarla sarıp sarmalarken , ses tonu sürpriz ve mutluluk arasında dalgalanarak gitgide tizleşiyordu. ''Gelmeyeceksin diye korkmuştum.''


                😊''Bana güvenin gerçekten o kadar mı az?'' Bu hafif serzenişe kadının yalnızca dudakları oyun oynarcasına gülümseyerek katılıyor, yıldız gibi ışıyan pırıl pırıl gözlerinden masmavi bir güven yayılıyordu.''


                  😊''Sonunda kadın, ''Geç kalıyoruz, Ludwig, bilet almadık henüz,'' diye uyarmak zorunda kaldı. Adam işte o zaman sabitlenmiş bakışlarını kadının üzerinden çekip, derin bir saygıyla onu kolundan tuttu.''


                    😊''Altlarında takırdayan tekerlekler görünmez bir ilerleme kaydederken, bu iki insanın düşünceleri her birininki farklı olmak üzere düşler aleminde geçmişe doğru süzüldü.''


                     😊''Yemin etmişti, hayır, bir daha başkasının evine, kendine ait olmayan bir zenginliğin içine asla dönmeyecekti, yoksulluğunu kimsenin gözetlemesine ve birilerinin bayağı tavırlarla uzattığı armağanlarla onu yaralamasına bir daha asla izin vermeyecekti.''


                      😊''Bu berrak, hareli, zenginliğin zırhıyla sarılı kadın ona ulaşılmaz, çok yükseklerde ve çok uzakta görünüyordu; o güne kadar karşılaştığı kadınlardan farklıydı.''


                       😊''Genç adam o sihirli sözü sessizce telaffuz ettikten sonra, sayısız küçük çağrışım ve anı açıklanamaz ve korkuyu had safhada kamçılayan bir hızla ışıklar saçarak beyninde canlanmıştı; bunlar o güne kadar itiraf etmeye ya da yorumlamaya asla cesaret edemediği ayrıntılardı ve her biri duygularını keskin bir şekilde aydınlatıyordu. Bu kadına aylardan beri sonsuz bir tutkuyla bağlandığını işte o an anlamıştı.''


                       😊''Konuşmakta zorlandı, elindeki ahize titredi. Şaşkınlık içinde çıkan bu heyecanlı tiz ses, sevincin bu ahenkli dışavurumu adamın canının gizli bir teline dokunmuş olmalıydı, çünkü kanının şakaklarında attığını hissetti, kadının söylediklerini anlamakta zorlandı.''


                        😊''Kıyaslama, bakma, yoklama, ateşli düşünceler, mahcup bir sevinç ve yeniden gizlenen bakışların ardında mutlulukla dolu kısa ama yine de sihirli bir mola...''


                         😊''Ben bu evde yaşadım, diye geçirdi içinden, benden bir şeyler kalmış burada, o yıllara ait bir şeyler, okyanus ötesine bütünüyle gitmemişim, kendi dünyama hala bütünüyle geçmemişim.''


                          😊''Ve bir anda anladı, aralarında geçen sakin sohbet bir yalandı, ilişkilerinde henüz rahatlamamış ve çözülmemiş bir şeyler vardı ve bütün bu dostluk gergin, sinirli, huzursuzluktan ve tutkudan altüst olmuş bir yüze suni olarak takılmış bir maskeydi.''


                           😊''Dünyayı az öncesine kadar camdanmış gibi ışıl ışıl ve ahenkli algılamıştı, şefkatin ve aşkın güneşiyle ısınmıştı, iyiliğin ve güvenin ezgileriyle sarmalanmıştı ve şimdi bu yığının attığı demir adımlar her şeyi yıkmıştı.''


                           😊''İkide bir o günlerle bugünü karşılaştırmam için beni dürten şey nedir böyle? Ona bugünden söz etmeyi neden başaramıyorum? O günler ve geçmiş zorla aramıza giriyor.''


                            😊'' Geçmişlerini arayan, artık gerçekte var olmayan geçmişe boğuk sorular yönelten bu gölgeler onların kendisi değil miydi? Gölgeler, canlanmak isteyen ama bunu artık başaramayan gölgeler...''


                            😊''Ne kadın eski kadındı ne de adam eski adam... Ama tıpkı ayaklarının dibindeki bu kara hayaletler gibi kendilerini bulmak için boş yere didiniyor, cansız ve güçsüz çabalarla kendilerinden kaçıp, kendilerini yakalamamaya çalışıyorlardı.''


                               😊''Acaba kadının  aşk demeye dili varmamıştı  sunduğu bütün bu özenli küçük ikramları, onu ilgi ve şefkatle sarmalaması tutkulu olmasa da hoş bir sevgi değil miydi?''


                              😊''Hem uzak hem de yakındı, seviyor ama ulaşamıyordu.''


                              😊''Her şey eskisi gibi, değil mi?

                                    Her şey eskisi gibi, sadece biz değiliz, biz değiliz!'' 



                      Kitap 52 sayfa, karton kapaklı, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları'na ait baskısı. Kitabı severek okudum. Stefan Zweıg kalemini çok seviyorum, başka bir şey var kitaplarında.  Olağanüstü bir Gece ve Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu kitaplarını daha önce yorumlamıştım. Kitap isimlerinin üstüne tıklayarak yorumlarımı okuyabilirsiniz.  Diğer iki kitabından daha çok etkilenmiştim, bu kitaptan çok etkilenmedim ama sayfalar sürüklüyor insanı. Merak ederek okudum her bir sayfada. Kitabı kesinlikle tavsiye ederim. 


                     Stefan Zweıg kitapları ayrı bir keyif veriyor insana. Yasak bir aşk ve birbirlerini gördükleri anda kuvvetlenen hisler. Yasak aşk genel tanımıyla baktığınız zaman yanlış bir şey diyorsunuz. Aşka karşı koyulmuyor. Yasak olduğunu bilseniz de kalbiniz bambaşka bir şey diyor, susmuyor. Bazı şeyleri yanlış olduğunu bile bile yaparsınız ya yasak aşk da öyle bir şey.  Adama çok kızdım okurken. Hem kadını deli gibi sevip, hep onu düşünüp, başkasıyla evlenmesi sinirimi bozdu. Sonrasında düşündüğümde ayrı kalınca yapacağı bir şey yoktu diyorum. Bir yandan da evli bir kadın ve patronunun karısına aşık bir adam, olmaması gereken bir durum. Kendi kendime eleştiri yapıyorum. Şunu da söylemeden geçemeyeceğim; erkeklerin kafa yapısı gerçekten çok farklı çalışıyor. 


                    Siz olsanız ne yapardınız? Bu soruya cevap verirken net bir şey söylemek yanlış olabilir. Aşk ''asla yapmam'' dediğiniz her şeyi yaptırıyor insana. Büyük konuşmak da yanlış olabilir. Çünkü ''asla'' dediğimiz her şeyi de hayat karşımıza öyle bir çıkarıyor ki şaşırıyoruz. Bu konularda net konuşmayı sevmiyorum o yüzden. Cevaplarınızı da merak ediyorum😊


                    Stefan Zweıg'ın bu kitabı 1920'lerde yazdığı tahmin ediliyor. Ölümünden sonra geç bir tarihte 1970'lerde ortaya çıkıyor. Yıllar geçince insanın hisleri değişir mi? Aynı şekilde sevebilir mi insan? Aşk yıllar sonra sadece kelimelerde mi kalır? Bu kitabı okurken aşkı da kendinizi de sorgulama içinde bulacaksınız bence. Bazen bazı şeyler uzak olduğu için güzel gelir, yaşanamadığı için tatlı olur. Tekrar bir araya geldiğinde eskisi gibi heyecan oluyor mu? O heyecanı tekrar hissetmek güzeldir, hissetmiyorsan ve ne yapacağını bilmiyorsan orada bir durmak gerekir. Kendi hislerinden kaçmak ama bir yandan da o hisleri deli gibi yaşamak istemek... Savaşın ve yaşananların psikolojik etkisini çok iyi yansıtmış yazar. Karakterlerin hislerini okurken kendinizi onların yerine koyuyorsunuz. Stefan Zweıg kitaplarında bunu fazlasıyla hissedersiniz. Kitap daha farklı bitebilirdi diye düşünüyorum, bir yerde eksikmiş gibi hissettim. Yazarın kitapları tarif edemeyeceğim şekilde bir tatlılık ve hüznü aynı anda bırakıyor üstünüze. Mükemmel bir yazar bence.


                 Aşk ve yaşananlar...


               ''Dokuz yıl oldu ve sesinin tek bir tonu değişmemiş.''


                 Keyifli kitap keşifleri, keyifli okumalar dilerim😊

                    

Yorum Gönder

16 Yorumlar
  1. Bu tür kurgular sanki aldatmayı normalleştiriyor gibi geliyor bana. Kitaptan bağımsız düşüncemi söyleyim. Aşık olduysam her şey mubahtır anlayışı var ve bence yok öyle bir dünya. Zaten başta mesafe konmalı, bir evli çiftin evinde başka adam ya da kadının işi yok bence. Sınırlar çizilmezse göz de gönül de başkasına kayabilir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Güzel yorumun için çok teşekkür ederim:))) Bir insanın içinde aldatma hissi varsa ne yaparsan yap aldatır. Karakterle ilgili bence o kısım. Sınırların çizilmesini gerektiğini düşünüyorum ben de. Bu konularda büyük konuşmayı sevmiyorum, yaşanan şey normal değil ve olmaması gerekiyor ama hayatta her şey çıkıyor önümüze.

      Sil
  2. Yasak aşk onaylanacak bir şey değil. İnsan irade gösteremiyorsa haksızlık ettiği kişiden dürüstçe ve medenice ayrılmalı. Okunası bir kitap. Bu güzel tanıtım için çok teşekkürler sevgili Kitapkeşfi 🤗🌺🤚

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Güzel yorumunuz için çok teşekkür ederim Sibel Hanım:))) Stefan Zweıg kitaplarını seviyorsanız mutlaka beğenirsiniz:)
      İnsan irade gösteremiyorsa karşısındaki kişiye haksızlık etmemeli ama bunu anlayan ve yapan o kadar az insan var ki diyecek söz bırakmıyorlar.

      Sil
  3. Stefan Zweig psikolojik çözümlemeleri çok başarılı yapan bir yazar. Kitaplarını okurken sanki o anda yaşıyor gibi hissediyor, karakterlerle empati kurabiliyorum. Bu kitabını baya önce okumuş ve sevmiştim. Ama unuttum :) Şimdi konusunu okuyunca biraz anımsadım gibi oldu tabi. Bence yasak ve aşk bir araya gelmemeli :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Güzel yorumun için çok teşekkür ederim:))) Stefan Zweıg kitaplarını çok seviyorum, çok keyif veriyor kesinlikle:))) Aşk çok güzel bir şey, kimse yasak aşk yaşamaz umarım :)

      Sil
  4. Farklı bir konuyu ama hayatın kabul edilmeyecek gerçeklerini anlatmış bir şekilde:) Fotoğraf harika:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Güzel yorumunuz için çok teşekkür ederim:))) Kitap güzel, okumanızı tavsiye ederim:) Fotoğrafı beğenmenize çok mutlu oldum, sizin gibi iyi fotoğraf çeken birinden bunu duymak çok güzel, teşekkür ederim:))) Bu arada fotoğraf fikirleri bana ait ama hepsini kardeşim çekiyor:)

      Sil
  5. Alıntılar çok güzel gerçekten, kitabı merak ettim, ben de büyük konuşmamak lazım diye düşünüyorum, elinize sağlık sevgiler:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Güzel yorumunuz için çok teşekkür ederim:))) Kitabı kesinlikle tavsiye ederim:))) Hayatta hiçbir şey için büyük konuşmamak lazım kesinlikle:)))

      Sil
  6. aşkın sınır tanımazlığını güzel bir şekilde dile getirilmiş. Diğer eserlerine göre biraz sığ kalmıştır. Konudan ziyade derinlik bakımından. Eserlerindeki derinlik burada daha yüzeysel kalmış durumdadır. Tabii bu güzel bir eser olmadığını değiştirmez. Belki de aşk konulu eserler pek ilgimi çekmiyor olabilir :) Paylaşım için teşekkür ederim neşe abidesi :( İyi okumalar :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Güzel yorumunuz için çok teşekkür ederim:))) Stefan Zweıg kitaplarını çok ama çok seviyorum. Dediğiniz gibi diğer eserlerine göre biraz daha sığ kalmış, kitabı sevdim ama diğer kitapları kadar çok etkilemedi beni. Gerçi ben beklentimi fazla yükseltmiş olabilirim:) Aşkı güzel anlatmış o da ayrı konu:) Teşekkür ederim, ben de keyifli kitap keşifleri dilerim:)))

      Sil
  7. Zweig'i okumak her zaman çok keyifli. Eski ben olsam kesin kesin konuşur, şunu yapar bunu yapmazdım derdim ama yaşadıklarımdan sonra akıllandım. Hayatta her şey olabilir ve insan her şeyi yapabilir diyorum. Büyük konuşmamak gerekiyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Güzel yorumun için çok teşekkür ederim:))) Kesinlikle Stefan Zweıg okumak çok keyifli:))) Dediklerine katılıyorum, asla büyük konuşmamak gerekiyor, hayatta yapmam dediğin ne varsa yapmak zorunda kalabiliyorsun. Ben de bu konularda büyük konuşmam, hatta hiçbir konuda:)))

      Sil
  8. Stefan Zweig'ın bir iki eserini okudum ama bir türlü severek devam edemedim.Çok güzel anlatmışsın, kalemine sağlık😊

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Güzel yorumun için çok teşekkür ederim:))) Çok doğal olabilir, çünkü ben de bazen çok sevilen yazarları ya da kitapları sevemiyorum:) Hepimizin düşünceleri, keyif aldığışeyler ayrı, sevmediysen hiç okuma derim:)))

      Sil