Zacharıus Usta

     

                                                           

     

 Saatler sizin için ne anlam ifade ediyor? Sadece zamanı göstermek mi? Çok daha fazla yaşanmışlık mı?⏰

      Yazıma bu soruyla başlamak istedim. Kitabı okuyunca biraz daha farklı düşünmeye başladım, şimdiye kadar hiç düşünmediğim saatler için...

       Kitabın konusu; Zacharıus Usta saat ustasıdır. Cenevre şehrinin gururudur. Ürettiği mükemmel saatlerle ünü Almanya ve Fransa'ya yayılmıştır. Bilime ayak uydurmakla beraber  ''saat maşasını''  icat eder ve bu icattan sonra kibre kapılır. Zamanı yarattığını düşünmeye başlamıştır. Daha sonrasında yaptığı bütün saatler hiçbir sebep yokken durmaya başlar ve müşteriler evlerine gelmeye başlar. Sadece bir saat durmamıştır. 

                    😊📘Kitaptan Keşfettiğim Alıntılar:

       😊''Nehrin ortasına bir Hollanda kadırgası gibi demirlemiş olan bu adanın üzerinde henüz yeni ve düzenli yapıların yükselmediği zamanlarda, balık istifi gibi birbirlerinin üstüne binen evlerin, karmakarışık da olsa harikulade bir görüntüsü vardı.''

        😊''Nasıl da bambaşka bir adamdı şu Zacharıus Usta! Yaşını tahmin etmek imkansız gibiydi. Cenevre'nin en yaşlıları bile, Zacharıus Usta'nın zayıf ve sivri başının ne zamandan beridir omuzlarının üstünde titreyip durduğunu, onu ilk defa hangi gün, beyaz saçlarını rüzgara salarak şehrin sokaklarında yürürken gördüklerini söyleyemezlerdi.''

         😊''Tezgahın üstünde, itinayla sökmüş olduğu bir kol saatinin parçaları vardı. İçinde zembereğin bulunduğu, silindir kutuya benzer bir parçayı alıp, içindeki çelik yayı çekti; yay, esneklik yasalarına göre uzayacağına, uyuyan bir yılan gibi kendi etrafına dolanmış vaziyette kaldı.''

          😊''Bu saatin, saydam kılıfının altında tıkır tıkır işlediğini görmek ve nabız atışlarını sayabilmek ne güzel olacak, öyle değil mi? diye devam etti konuşmaya; yanakları al al olmuştu.''

          😊''Zacharius Usta'nın saatlerinde meydana gelen akıl almaz bozuklukların haberi Cenevre'nin saat ustaları arasında muazzam bir etki yarattı. Çarkların aniden duruvermesi ne anlama geliyordu ve Zacharius'un hayatı ile bu çarklar arasındaki acayip bağlantı da neyin nesiydi?''

           😊''Ölmek mi! Demin kendi ağzınızla söylemediniz mi? Ben, dünyanın önde gelen saatçisi, ölemem; bu çeşit çeşit çarklar ve parçalar aracılığıyla hareketi tam bir doğrulukla ayarlamayı beceren benim! Zamanı kesin kurallara bağlamadım mı, onu istediğim gibi kullanmıyor muyum?''

             😊''İhtiyar adamın dini alışkanlıklarını gönüllü olarak terk edişi, hayatındaki gizli faaliyetlerle de birleşince, çalışmalarına yöneltilen büyücülük suçlamalarını bir bakıma haklı çıkarmaktaydı.''

              😊''Yirmi yıl önce yapılan bu şaheser, Zacharius Usta'nın şöhretini arşa çıkarmış, ama aynı vesileyle büyücülük suçlamaları da almış yürümüştü. İhtiyar adamın Saint-Pierre Kilisesi'ne geri dönmesi dedikoducuların çenesini kapatacaktı.''

              😊''Karşısına, diğerlerine göre daha iyi muhafaza edilmiş, muazzam bir salon çıktı. Duvarlar oymalı yüksek panolarla kaplıydı; panoların üstünde belli belirsiz kurtçuklar, gulyabaniler, ejderhalar oynaşmaktaydı sanki.''

                😊''İki saat boyunca tek bir canlıya rastlamadan öylece dolaştılar, seslenişlerine cevap olarak duydukları tek şey, uzaktan gelen bir yankıydı.''

                 😊''Zembereğin çıkardığı gıcırtı sinir bozucuydu. İhtiyar saatçi, anahtarı sürekli döndürüyor, döndürüyordu, kolu hiç durmuyordu; sanki bu döndürme hareketi kendi iradesinden bağımsızdı.''

                  😊''Akreple yelkovan, demir kadranın üzerinde yılan tıslamalarıyla hareket ediyor, saat aceleci vuruşlarla ilerliyordu.''

                 Kitap 49 sayfa, karton kapaklı ve İş Bankası Kültür Yayınları'na ait baskısı. Kitabı alırken çok beklentiye girmemiştim ama umduğumdan daha farklı okuma zevki yaşattı bana. 1 saat içinde de bitirdim. İş Bankası Modern Klasikler Dizisi kitaplarını seviyorum, okuması oldukça keyifli, çevirileri de oldukça başarılı bana göre.  Zamanı gösteren aletler ve zamanı yönettiğini düşünen ve her şeyin elinde olduğunu sanan bir adam. Açıkçası kitabın biraz daha fazla olmasını isterdim, yarıda kalmış gibi hissettim. Kendini Tanrı'yla bir tutuyor ve yaptığı saatlerin bozulmasını kabullenmiyor. Böyle bir şey nasıl olur diye düşünüyor. Çünkü o zamana kadar en iyisini yapmış ve ünü oldukça yayılmış. Sonrasında oluşan kibir kitabın sonlarına doğru duygu olarak daha çok açığa çıkıyor.

                 Kitap fazlasıyla mesaj veriyor bizlere. Kibrin bir insanı nasıl mahvettiğini açıkça anlatıyor yazar. Kibir bir insanı mutlu etmez, mutsuzluk ve sonunu getirir. Zacharius Usta bu duyguya  yenik düşüyor. Yaşamımızdan bir parça değil mi? Kimi zaman bizlerde de olmuyor mu yanlış duygular? Sonrasında bize nasıl zarar verdiğini görmemiz ve anlamamız biraz zaman alıyor. Bilim ve din çatışmasını gözler önüne seriyor kitap. Bilim için her şeyden vazgeçmek vurgulanıyor. Bana göre çok yanlış bir durum, herkesin fikri değişebilir bu noktada. Bilim çok güzel bir şey ve bizi ileriye taşıyacak, buna diyecek bir şey yok.  Bu uğurda bir şeyleri yok saymak, her şeyden vazgeçmek bana fazlasıyla yanlış geliyor.  Tartışmaya fazlasıyla açık bir konu, hatta bir sonuca varılabileceğini de düşünmüyorum. Sizin fikirlerinizi de merak ediyorum😊

           

                Betimlemeler oldukça güzeldi. Okurken eğlenceli geldi bana. Yazarın okuduğum ilk kitabı ve kalemini sevdim. Zacharius Usta başarısızlığı kabul etmiyor. Saatler durdukça sağlığı bozluyor. Yine de kibirli tavrını bırakmıyor.  Kalp atışlarına göre ayarladığı saatler sonunda bozuluyor. Kesinlikle herkesin okuması gerektiğini düşündüğüm kitaplardan birisi. Okurken düşündüren yanı çok hoşuma gitti. Böyle kitapların bizi zorladığını düşünüyorum ve seviyorum okumayı.

               Kitabın sonlarına doğru yazılan bir cümleden hiç hoşlanmadım.   ''İşte efendin ve sahibin kızım!''  Şimdi diyeceksiniz ki; ''kitabı o kadar okudun, beğendin, bu cümleye mi takıldın?''  Bu konularda fazlasıyla hassasım ve doğru bulmuyorum bu tarz olan cümleleri. Doğru bir yanı da yok cümlenin, o da ayrı konu. Okurken de sinirleniyorum, sizlerle de paylaşmak istedim. 

              Jules Verne, Paris'te hukuk öğrenimi görmüş, sonrasında edebiyata yönelmiş. Tiyatro yapıtları yazmış. Balonla Beş Hafta, Dünyanın Merkezine Yolculuk, Denizler Altında Yirmi Bin Fersah ve herkesin en çok bildiği Seksen Günde Dünya Gezisi eserleridir. Romanları birçok dile çevrilmiş ve sinemaya uyarlanmıştır. 

                Aslında kitabın son sayfasında yazan cümleler özet niteliğinde...

                Hayat! Bilim!

                Tanrı'nın dengi olmaya kalkışan, sonsuza kadar lanetlenecektir.

                 Keyifli kitap keşifleri, keyifli okumalar dilerim😊