''Aklımızla kavrayıp yargılayamayacağımız şeyler var. Doğrusunu yanlışını bilemeyiz, yargılamak bize düşmez.''
Çok güzel ve anlamalı bir söz değil mi? Çok derin bir anlamı var...
Kitabın konusu; kabile reisi Naas, atalarının başlattığı kan davasına rağmen düşmanı Unga'ya aşık olur ve evlenir. Unga düğün gecesi bir denizci tarafından kaçırılır ve Naas onu bulmak için yollara düşüp aramaya başlar.
😊📘Kitaptan Keşfettiğim Alıntılar:
😊''Hava kararmak üzereydi ama ortada geceyi geçirecek korunaklı bir kamp alanı görünmüyordu. Kar durgun havada yere tane tane değil incecik, zarif buz kristalleri olarak düşüyordu.''
😊''Prince, tarihe tanıklık eden, çok önemli ve heyecan verici maceralarını günlük sıradan olaylar gibi anlatan bu taçsız kahramanlardan büyülenmiş görünüyordu.''
😊''Adamlar konakladıkları yerde kafa dağıtıp dinlenmeyi hayal ediyordu; Klondike, Kuzey'in yeni yerleşim bölgesindeydi, su gibi altın tozu bulunan, dans salonlarında eğlencenin hiç bitmediği Altın Şehri de biraz görmek istiyorlardı.''
😊''Yaratığın gözlerindeki delilere özgü o hüzün ateşi fincandan aldığı her yudumda çakmak çakmak yanıp sönüyordu.''
😊''Her şeyi kendime göre anlatacağım size, hepsini anlayacaksınız. Önce kendimi ve kadını anlatacağım, sonra da adamı.''
😊''Son yıllarda uzaktan geçen başka gemiler de görmüştük ama ilk kez biri Akatan sahiline yanaşıyordu. Düğün yemeğimiz kesintiye uğramış, kadınlarla çocuklar evlerine kaçışmış, erkekler olarak biz de yaylarımızı germiş, mızraklar elde bekliyorduk.''
😊''Denizcilerin lideri kapımıza geldiğinde eğlence sesleri tam kesilmemişti. Yanında akşam içtiğimizde bizi keyiflendiren kara şişelerden getirmişti. O kadar toydum ki hayatım boyunca dünyanın bu unutulmuş köşesinden dışarı hiç adım atmamıştım.''
😊''Aklımızın alamayacağı bazı şeyler vardır. Adalet duygumuzu aşan şeyler.''
😊''Sessizce oturmuş, bana bu kadar yabancı oluşuna şaşıyordum.''
😊''Ölmüşlerin kavgasını neden yeni doğacak olanlar sürdürmek zorunda.''
Kitabın dili akıcı ve anlaşılır. 60 sayfa, bez ciltli ve Koridor Yayınları'na ait bendeki baskısı. Kitabı 2 saat içinde bitirdim. Genel olarak beğendiğimi söyleyebilirim. Jack London eserlerini severim. Daha önce de Vahşetin Çağrısı kitabını yorumlamıştım. Kitabın üstünden yorumuma ulaşabilirsiniz. O kitabını daha çok sevmiştim.
Bir insanı sevdiğinde aştığın zorlukların hiçbir önemi yoktur, gözüne zorluk olarak da görünmez. Kitapta da anlatılmak istenen budur. Sevdiği insan için kıtaları dolaşmış ve hiçbir zaman vazgeçmemiş. Sonunu bilip tahmin etse de sevgi uğruna yapılabilecek en büyük fedakarlığı yapmış diyebiliriz. Kitapta ilk etapta intikam alma gibi görünse de intikam duygusuyla ilgisi yok bence. Sevdiği kadına kavuşma isteği var.
Kitapta Jack London'ın yaşamı hakkında kısa bir bilgi verilmiş. Bu bilgileri sizlerle de paylaşmak istiyorum. Yazar Jack London istenmeyen bir bebek olarak doğmuş. Sadece ortaokulu bitirmiş ve kütüphanelere gidip kitap okurmuş her zaman. Bir konserve fabrikasında çalışmaya başlıyor ve biriktirdiği parayla tekne satın alıp, istiridye korsanlığına başlıyor. Daha sonrasında teknesi batıyor ve geri dönüyor. Birkaç iş deneyimi oluyor ve başarısızlıkla sonuçlanıyor. Daha sonra okula dönüp liseyi bitiriyor, üniversiteye kaydoluyor ve maddi zorluklar yüzünden eğitimini bırakmak zorunda kalıyor. Altın Avı'na katıldığı dönem edindiği bilgilerle Vahşetin Çağrısı'nı yazıyor ve başarıya ulaşıyor, sonrasında diğer kitapları da çok fazla okunuyor. Güzel bir gelir kazanıyor. Çiftlik evinde ölü olarak bulunuyor.
Bazı bilgileri biliyordum ama birkaç şeyde şaşırmadım dersem yalan olur. Kitabı okuyunca biraz daha bilgi sahibi oldum.
Keyifli kitap keşifleri, keyifli okumalar dilerim😊
Yazarın hayat hikayesi de bir kitap olacak tarzdaymış:-) Kitabın konusu çok ilgi çekici gelmedi ama yazarın ki ilgimi çekti:-)) Teşekkürler tanıtım için:-)
YanıtlaSilGüzel yorumunuz için çok teşekkür ederim:))) Yazarın hikayesi daha çok ilgi çekiyor bence de:))
SilKitabın kapağıyla uyumu kar küresinde yakalamak güzel fikir :D
YanıtlaSilSadece altmış sayfa olması üzücü konusundan sezonluk dizi bile çıkarabilir bizim dizi senaristleri :)) Yorum için teşekkürler kenara not edeyim kitabı ^^
Güzel yorumun için çok teşekkür ederim:))) Fotoğrafı beğenmene sevindim:))) Jack London'ın bazı kitapları çok kısa gerçekten. Şu konuda haklısın, ben de sana katılıyorum, bizim senaristler 2 sezon dizi çıkarır bu kitaptan:))))
SilJack London'ı ben de çok severim. Eğer okumadıysan Beyaz Diş'i tavsiye ederim. Çok güzel bir kitaptır.
YanıtlaSilGüzel yorumun için çok teşekkür ederim:))) Beyaz Diş'i okudum ve kesinlikle çok güzeldi. Hatta animasyon filmini izledim, tavsiye ederim:))) Jack London kitapları gerçekten çok güzel:)))
SilJack London - Martin Eden favorimdir :))
YanıtlaSilBlog'umda sürpriz bir duyuru var :)
Güzel yorumunuz için çok teşekkür ederim:))) En merak ettiğim kitaplardan biri ve umarım en kısa zamanda okuyabilirim:))) Bloğunuzu ziyaret edeceğim:)))
SilYazarı biliyorum ama hiç okumadım, elinize sağlık, kitabı merak ettim, baskısı da güzelmiş, keyifli okumalar:)
YanıtlaSilGüzel yorumunuz için çok teşekkür ederim:))) Jack London sevdiğim yazarlardan biridir. Genelde herkes Martin Eden kitabını çok seviyor yazarın, o kitaptan başlayın bence, naçizane tavsiye:))) Daha sonrasında Vahşetin Çağrısı ve Beyaz Diş kitapları mükemmeldir:))) Baskı Koridor Yayınları'na ait, bez ciltli baskıları çok seviyorum:)))
SilBen de yeni aldım bu kitabı bir ara okuyacağım😍
YanıtlaSilGüzel yorumun için çok teşekkür ederim:))) Jack London kitapları güzel genel olarak:))) Vahşetin Çağrısı kitabını daha çok sevmiştim gerçi:)))
SilEvinde ölü bulunması üzücüymüş.
YanıtlaSilGüzel yorumunuz için çok teşekkür ederim:))) Bazı yazarların hikayesi gerçekten çok üzücü. Stefan Zweig için de çok üzülmüştüm:(
Sil